Birincisini de bölümümüzün yaptığı II. Sosyoloji Çalıştayı 28 Mayıs 2011 Cumartesi günü Sosyal Bilimler Enstitüsü Salonu’nda yapıldı.
Çalıştaya, Türkiye’deki üniversitelerin sosyoloji bölüm başkanları, akademisyenler, sosyoloji derneklerinin üyeleri, mesleki kurum temsilcileri katıldı.Sosyoloji müfredatının mesleklere uyumlaştırılmasının görüşüldüğü çalıştayda “sosyoloji eğitimi farklı programlara dayanmalı mı? İş Alanları nasıl sosyoloji konularına dayanabilir ve uzmanlaşma sağlanabilir. Üniversiteye geçiş, YLS ve KPSS sınavlarında sosyoloji sorularının ağırlığının olmamasının getirdiği sakıncalar nelerdir? Sosyoloji bölümü mezunları ile ilgili kararlar uygulamaya neden zor geçiyor? Sosyoloji eğitiminde kalite daha fazla nasıl yükseltilebilir? Sosyologlar özel sektörün hangi alanlarında çalışabilir? Sosyologların organize olmasının getireceği faydalar nelerdir? Açık öğretimde sosyoloji bölümünün olmamasının mezunlara yaşattığı problemler nelerdir? Sosyoloji içinde farklı uzmanlık alanları olursa bölüme ne gibi katkılar sağlar? Türkiye’de birçok üniversitede sosyoloji bölümü bulunmasına rağmen bölümlerde okutulan sosyoloji derslerinin teoride kalmaması, uygulamaya yönelik olması” gibi konular tartışıldı.
Çalıştayın açılış konuşmasını yapan Bölüm Başkanımız Prof. Dr. Sami Şener “Türk üniversitelerinde eğitim alan sosyoloji öğrencilerinin, hem pratik bir çalışma ve iş üretme yeteneğine nasıl sahip olacağının kararlaştırılması, hem de hükümetin birçok sosyal problemle karşı karşıya gelirken, neden sosyologları bu konularda çalıştırmayışlarının günyüzüne çıkarılması için böyle bir Çalıştayı düzenlediklerini” söyledi.
Türkiye’de sosyolojinin fonksiyonu konusunda iki problemi olduğunu dile getiren Şener “Problemin biri sosyoloji eğitimini ilgilendirmekte, diğeri de bu eğitim ile hayatın gidişatına yön vermesi gereken meslekleri planlayan hükümet organlarının konuyu değerlendirmelerini içine almaktadır. Ama, bana göre ilk görev, sosyoloji eğitimini yürüten ve bu eğitim ile hayat arasında yakın bağlantıyı göz ardı eden biz eğitimcilerde olmaktadır. Çünkü sosyologların sadece öğretmenlik gibi dar bir alana sıkışmasında, sosyologların toplumsal görevlerin çeşitli yönlerine hazırlık yapamamalarının büyük rolü olmaktadır.” dedi.Çalıştaya katılan Türkiye Mesleki Yeterlilik Kurumu Temsilcisi Süleyman Arıkboğa, kurumlarının meslek standartlarının eğitim programlarına yansıtılması konusunda önemli bir çalışma yaptıklarını söyledi. Eğitimde akreditasyonu hedeflediklerini belirten Arıkboğa, sosyolojinin meslek alanlarını belirlemede, sosyoloji hocalarının daha detaylı bir çalışma yapmalarının ve kapsamlı bir meslek haritasının çıkarılmasının gereğine işaret etti.
İşkur Sakarya Müdürü Tekin Kaya, kurum olarak Meslek Edinme Kursları planlayarak özel sektöre nitelikli eleman hazırlanmasına yardımcı olduklarını söyledi. İş başında ve toplum yararına eğitime önem verdiklerini belirten Kaya, gençleri mesleğe hazırlayıcı staj imkanını, maddi destek ve sigorta güvencesi eşliğinde gerçekleştirdiklerini ifade etti.Sosyoloji Derneği adına görüşlerini açıklayan Yrd. Doç. Dr. Zuhal Güler, sosyoloji mezunlarının iş hayatında ciddi problemler ile karşı karşıya geldiklerini söyledi. Zuhal, sosyologların, sosyal hizmet alanında çalışmaları ve sosyal inceleme yapacak nitelikte olmalarına rağmen, önlerinin kesildiğini ve mesleki alanda belirsizlikler içinde bulunduklarını ifade etti.Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilgün Çelebi, sosyolojinin alt alanlara bölümlenmesinin gerekliliğine inandığını ve sosyolojinin artık politika üretmesi gerektiğini söyledi. Kavramlaşma ve uygulama çalışmalarının birlikte yürümesi gerektiğine dikkat çeken Çelebi, temel bilgilerin bu şekilde istenilen düzeyde gerçekleşeceğini söyledi.
Türkiye’de sosyal bilimlere bakışın henüz yetersiz ve olumsuz bir düzeyde seyrettiğini belirten Abant İzzet Baysal Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Keskin, sosyologların da bundan etkilendiğini söyledi. YLS’de Sosyoloji ve Psikoloji sorularının olmamasının bu olumsuz bakıştan kaynaklandığını ifade eden Keskin, bazı alanların özel destek ve imkanlara sahip olurken Sosyolojinin bu gibi imkanlardan mahrum bırakıldığını sözlerine ekledi.Sosyolojide program ayrılıklarının önemli olduğuna dikkat çeken Erciyes Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Beylü Dikeçligil, Sosyolojide temel kuramsal alanların açık bir şekilde belirlenmesi ve bunun üzerine diğer çalışma başlıklarının oturtulmasında fayda olduğunu ifade etti. Hoca niteliğinin çok önemli olduğunu belirten Dikeçligil, önce hocaların kendilerini yetiştirmesi gerektiğini söyledi. Dikeçligil, bu nedenle yöntem derslerine ağırlık verilmesi gerektiğini ve seçmeli dersler ile öğrencilerin ve mesleklerin ihtiyaçlarının dikkate alınabileceğini dile getirdi.
Sosyoloji varlık ve birlikte fikir üretmenin eksik bulunduğunu dile getiren Mersin Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Sevim Odabaş, öğrencilerin Sosyolojiyi ve ne yapmak istediklerini bilmeden üniversiteye geldiklerini ve bu durumun da eğitim ve anlama konusunda problemler oluşturduğunu belirtti. Sosyolojik olayları idrak etmenin onu iyi kullanma açısından önemli olduğunu belirten Odabaş, sosyolojik bilgi politikaları oluşturmanın önemine değindi.Sosyolojinin teorik bilgilerle meşgul olmanın ötesinde işlevsel bir rol alması gerektiğini belirten İstanbul Arel Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tayfun Amman, sosyolojinin toplumsal konulara açıklamalar ve çözümler sunabilecek bir noktaya erişmesinin gerekliliğine dikkat çekti.Çalıştayda konuşan, Karabük Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mahmut Yüceer, Sosyolojinin hayatın problemlerine çözüm üretme noktasında ağır kaldığına dikkat çekti. Yüceer, özellik etik değerler, sosyolojik düşünce niteliğinin geliştirilmesi yönünde Kritik/Analitik dersi gibi derslere ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Kezban Çelik, Sosyolojiyi pratik hayata dönük hale getirirken onu Sosyal Hizmet alanı haline getirmemek gerektiğine dikkat çekti. Çelik, bilim alanında, sosyolojiyi piyasanın ihtiyaçlarına göre yönlendirmenin doğru olmadığını da sözlerine ekledi.Sosyolojinin, sadece olayları teşhis etmekle yetinmemesi gerektiğini belirten Tunceli Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç Dr. Ali Kemal Özcan, sosyolojinin çözüm yolu üretme konusuyla da ilgilenmesi gerektiğini kaydetti.Sosyolojinin şimdiye kadar teorik alanda çalışarak önemli adımlar attığını, ancak günümüzde pratik davranma mecburiyetinde kaldığını belirten Prof. Dr. Musa Taşdelen “Sosyoloji bölümlerinin fazlalaşmasından endişe etmiyorum, çünkü o nisbette sosyal meseleler de artıyor” dedi. Taşdelen, sosyoloji bölümlerinin, kendilerini özel branşlarda ihtisaslaşmaya yöneltmeleri gerektiğini sözlerine ekledi.
Sosyolojinin uygulamalı iş alanlarına girmesinin, onun metalaşması anlamına gelmediğine dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. İsmail Hira, bizzat toplumdaki arz ve talebin, sosyolojinin yönelmesi gereken alanları belirlemek durumunda olduğunu söyledi.Sosyolojinin Amerika ve Avrupa’da toplumların ihtiyaçları doğrultusunda birçok yeni alana kaydığını belirten Doç. Dr. Mustafa Kemal Şan, Türkiye’deki sosyolojinin kendi problemleri çerçevesinde bir metod ve anlayış geliştirmesinin önemi üzerinde durdu.
Sosyolojinin alt disiplinlere ayrılması gerektiğine işaret eden Çankırı Karatekin Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İshak Torun, sosyolojide her dersin uygulamalı bir boyuta sahip olmasının önemi üzerinde durdu. Sosyoloji bölümleri arasındaki işbirliğinin önemli olduğuna temas eden Torun, topluma hizmet uygulamaları benzeri çalışmaların yapılması gerektiğine işaret etti.
Çalıştayın sonunda, sosyoloji çalıştaylarının sürekli hale getirilmesi ve gelecek yıl çalıştayın Karabük Üniversitesi’nde yapılması konusunda görüş birliğine varıldı.